Türkiye, 6 Şubat 2023 gecesi 11 ilin de etkilendiği büyük bir yıkım yaşadı. 50 binden fazla yurttaş yaşamını yitirdi, binlerce insanımız yersiz, yurtsuz kaldı. Felaketin üzerinden 9 ay geçmesine karşın hâlâ enkazlardan ceset çıkıyor. Bazı bölgelerde temel, yaşamsal sorunlar devam ediyor. Tüm bunlar olurken de kimileri tarafından deprem felaketi istismar ediliyor.
‘ŞAHSİ MESELEM’DEN SONRA…
Hatay’da çekilen “Şahsi Meselem” filmine tepkiler dinmezken şimdi de “para ödüllü” deprem yarışması düzenleniyor. İnönü Üniversitesi Rektörü Ahmet Kızılay’ın da aralarında olduğu 29 kişilik seçici kurulun 18’inin unvanı “profesör doktor”, “doçent doktor”, “uzman doktor” ve 11’inin “yazar”. Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen de birincinin 25 bin TL, ikincinin 20 bin TL, üçüncünün 15 bir TL ve Mehmet Akif İnan Özel Ödülü 10 bin TL olan “Asrın Felaketi Dayanışmanın Tarihi-Türkiye Geneli Deneme Yarışması” düzenliyor. Yarışmaların sosyal medyada ortaya çıkmasından sonra “Etik”, “Etik değil” tartışması başladı.
Uzmanlar travmaların tetikleyeceğini, yapılanın sonunda acının istismarına gireceğini belirtirken bazı yazarlar da “Acılar anlatarak diner” fikrini paylaştı.
“EMPATİK YAKLAŞMAMAK”
Yazar ve psikiyatrist Dr. Hira Sema Kalkan, paralı öykü yarışmalarının, deprem haberlerinin dramatik görüntülerle verilişinin, para toplama törenlerininin, insanların acıları üzerinden şöhret ve para devşirmenin, “empatik yaklaşmamak” olduğunu belirterek “Hassas bir konu bu ve daha seneyi devriyesi olmamış, enkaz kaldırılmamış. Güya depremi unutturmayalım diyorlar kendilerince ancak dramatik söylem ve performanslarla olmaz bu. En iyi niyetle biz de bir şey yapmış olalım, vicdanımızı rahatlatalım der gibi. En kötü niyetse zaten insanlarin acılarını para ve şöhrete dönüştürmek” dedi. Kalkan, “Bu durumda primer ihtiyaci sağlaması gereken kurum ve kuruluşların ne yapıp ettiğini takip etmek, gündem oluşturmak, ihtiyaçları belirleyip insanları bir düzlüğe çıkarmak daha uygun olacak. Sonra bunun filmi de çekilir, öyküsü de yazılır” ifadelerini kullandı.
“TRAVMALAR YARIŞTIRILMAZ”
Psikiyatrist Bora Küçükyazıcı, düşük miktarda bir ödüllendirme de olsa bu paranın kaynağının nereden geldiğini, buna kimin karar verdiğini sorarak Şunları ekledi: “Seçici kurul bunu neye göre seçecek? Toplumu kucaklamak adına, jüride depremzedelerden yurttaş var mı? Daha doğrusu kaybı olan depremzede var mı? Yoksa kendilerinçe ahkam kesilecek? Bu jüriyi kim belirledi? Neye göre seçildiler?”
Küçükyazıcı, “İnsanların travmaları yarıştırılmaz” diyerek “Sen şimdi depremzedelerden öykü yazmasını bekliyorsun. Kızının nasıl öldüğünü, annesinin nasıl enkaz altında elini tuttuğunu yazmasını bekliyorsun. E diyelim ki bu kişi yazdı, gönderdi, ödül bile kazanamadı, ve o kişi kaleme aldığı duygularının ödül almadığından dolayı travması tetiklendi ve aklımıza getirmek istemediğimiz bazı eylemlerde bulundu. Olabilir mi olabilir? Böyle bir şey ne gerek var ki?” ifadelerini kullandı.
“ACI ANLATARAK DİNER”
Türkiye Yazarlar Sendikası Başkanı, öykücü Adnan Özyalçıner ise “İyi niyetli bir yaklaşım olduğunu düşünüyorum. ‘Acı yarıştırmak’ fikriyle yola çıkılmamıştır diye umuyorum” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü: “Acılar anlatarak diner. Terapilerde de böyle yapılıyor. İnsanların acılarını anlatmaları isteniyor. Edebiyatçılar da haliyle bunu yazacaklar, yazmalılar” diye konuştu.
PEN Yazarlar Derneği Başkanı ve Cumhuriyet gazetesi yazarı Zeynep Oral da “Bu yarışmalar belki farkındalık uyandırır. Ama aradaki çizgiyi bilmek lazım. Sömürüyle duyarlılığı birbirinden ayırt edecek çizgi o kadar ince ki, bu konularda çok dikkatli olmak gerekir. Keşke bu paralar, doğrudan o bölgedeki insanların gereksinimlerini karşılamak için kullanılsa” diye konuştu.