Feramuz Erdin yazdı
İstanbul dünya çapında AVM’leriyle gerçekten özellikle turistler için bir çekim merkezi haline gelmiş durumdadır. Bunun yanında hiçbir fizibilite yapılmadan inşa edilen onlarca AVM de atıl durumda beklemektedir. Büyük depremlere dayanıklı olarak inşa edilen bu akıllı ve donanımlı binalar, makul bir maliyetle sığınak olarak yeniden düzenlenebilir.
KÜRESEL LÜKS TÜKETİMİN TAPINAKLARI
İstanbul’da parmakla sayılabilecek kadar AVM başta Araplar olmak üzere yakın bölgemizdeki turistlerin akın ettiği yerlerdir. Lüks harcama kalemlerini bünyesinde barındıran bu AVM’ler yerli ve yabancı ziyaretçi sayıları ve ciroları ile istihdam ve ekonomiye büyük katkı sunmaktadır.
Fırsatı kullanabilen bazı yerli markalar da küresel lüks markalar ile rekabet eden satış rakamlarına ulaşabilmektedir.
YANLIŞ YATIRIMIN HAYALETLERİ
Bunların yanında sırf o dönemdeki modaya uygun olarak yüksek kar beklentisi ile olur – olmaz yerlerde inşa edilen AVM’ler de mevcuttur. 2020 Pandemi Krizi ile birlikte uzaktan alışverişin daha cazip hale gelmesi ve bu AVM’lerin hem mağazalar hem de müşteriler için cazibelerini çeşitli nedenlerle yitirmesi bunda en büyük neden olmuştur.
Özellikle İstanbul genelinde bugün onlarca AVM yaşam savaşı vermektedir. Maliyetler nedeniyle düşürülen günlük hizmetler buraları hem daha sevimsiz hem de daha riskli yerler haline getirmiştir.
İSTANBUL AFET PLANINA EKLENMELİ
Ekonomik olarak verimliliğini yitirmiş ancak depreme dayanıklı olan AVM binalarının kamulaştırma veya kiralama yöntemiyle afet yönetimine kazandırılması bir seçenek olarak düşünülmelidir.
Çetin kış veya savaş şartlarında çok sayıda insan için barınma imkânı sağlayabilecek olan bu devasa binalar, gerekli ilaveler ve lojistik tasarımla birçok ihtiyacı uzun süre karşılayacak kapasitelere kavuşturulabilir. Aynı zamanda yerel acil müdahaleler için bir üs merkezi olarak da kullanılabilir.
NÜKLEER SAVAŞA HAZIRLIK
Mevcut imar planlarına göre bu tür toplu yapılarda sığınak bulundurulması zorunludur. Kuzeyinde Ukrayna ve güneyinde Filistin gibi sıcak çatışma bölgelerine komşu olan Türkiye’nin, gittikçe artan nükleer silah tehdidine karşı yeni sığınakları devreye alması ve çok eski kalan NATO sivil savunma planlarını günümüz gerçeklerine uygun olarak güncellemesi acil gerekliliktir.
Nükleer saldırı kapasitesine sahip olan komşularımız Rusya ve İran’ın uluslararası camiaya karşı tutumları ve gerektiğinde nükleer silah kullanma konusundaki kararlılıkları iyi bilinmektedir. Böyle bir durumda hedef biz olmasak dahi nükleer savaşın yan etkilerine hazırlıksız yakalanmamak gerekir.
Bunun yanında, sınır komşumuz Ermenistan’daki Nuh – u Nebiden kalma Metsamor gibi nükleer santralların bir kazaya uğraması nükleer yayılım riskini her zaman göz önünde tutmamızı gerektirmektedir.